13 Temmuz 2011 Çarşamba

Yusuf İle Züleyha

Televizyonda özellikle ramazan aylarında çokça denk gelmişsinizdir.  Hz. Yusuf'un hayat hikayesine. İzlediniz mi bilmem: Kardeşleri tarafından kuyuya atılması, babasına öldü denmesi, köle olarak Züleyha'ya hediye edilmesi, zindana atılması, zindanda rüyaları yorumlaması ve bunların sonucunda Mısır'a yönetici olması.

Bu aralar uykum felaket kaçıyor, kaçmayı bırak hiç gelmiyor ayak uyduruyorum bu duruma haliyle. Ne yapayım, ne edeyim derken Nazan Bekiroğlu'nun Yusuf İle Züleyha'sını okuyayım dedim. Okumaz olaydım değil haha gözlerim kapana kapana yaklaşık kalan 120 sayfasını okudum ve bitirdim kitabı. Yaşananlar mı masalsı, yoksa yazarın dili mi mükemmel, benzetmeleri, tasvirleri mi harika bilemedim. Şu an ve daha önce piyasada bulunan bestseller olmuş aşk kitaplarından daha mükemmel, daha harika. Her cümlesi başka bir güzel kitabın. Sonlara doğru herkesin nefret ettiği (tespite gel) Firavun'a bile acıyabilirsiniz. O derece içten yazılmış, kaleme alınmış bir kitap. Eksiği yok fazlası var kitabın. Her cümlesinde ayrı bir güzellik saklı. Buraya hangi satırları kopyalasam diye düşünüyorum, satırların içinden çıkamıyorum. Derken kısa bir bölüm size.

Ve biraz önce kitabı okurken şunu yazdım haha. Kendini katmasa ölecek. :)

-sensiz geçen yıllarda-

''yüzümde yan yatmış elifler
gel de çizildiğine değsinler.''


Eğer ki okumadıysanız okuyun her şeyiyle fazla ve eksiksiz bir kitap/hikaye/gerçek.
Kısa bir bölüm.

GELSENE

''Tepeden tırnağa kırmızılar giymişti Züleyha. Bir mücevher ve ıtır sağanağının arasında en az, en takısız ve en sade hali kadar alımlıydı Züleyha. Boynunda üç sıra elmastan göz alıcı bir gerdanlık. Sol kolunun dirsek hizasında ta Potifar'a gelin olarak geldiği geceden kalma yılan başlı zümrüt gözlü bir kolluk. Mısr'ın en gizemli ve kıymetli kokularıyla parlatılmış saçları Züleyha'nın gece karası. Züleyha'nın saçları arasına serpiştirilmiş taşlı iğneler, gür bir ırmağın gecesi üzerinde asılı kalmış yıldız topları.
Züleyha'nın kalbinde acı. Gözlerinde Züleyha'nın alev alev yanan karanlık.
Züleyha'nın gözleri bir büyülü siyah korku. Kimin gözleri değse Züleyha'nın gözlerine, Züleyha'da bir şeyini unutacak. Kime gözleri değse Züleyha'nın onda kendinden bir şeyler bırakacak.
Hazırlık varsa intizar vardır. Gelsene, dedi Züleyha ıslık gibi kısık, bir lirin nağmesi kadar kışkırtıcı, berrak ve aydınlık sesiyle. Gelsene. Yerinden kalktı sonra, kapıyı sımsıkı kapadı. Oda, dört duvar demek. Oda, kapısı kapanınca günah kadar çağrıcı Züleyha demek.
Günah kadar çağrıcı Züleyha yineledi: Gelsene! Kötülük kadar kışkırtıcı Züleyha yineledi: Gelsene!
Şimdi Züleyha'nın odası Yûsuf'a gecikmiş bir kuyu ve erken bir zindandı. Züleyha'nın odası kuyuydu ve zindandı. Nasıl kuyu zahirinde karanlık, batınında aydınlık olduysa Yûsuf'a, nasıl zindan evvelinde karanlık âhirinde aydınlık olacaksa Yûsuf'a-Öylece başlangıçta karanlık son/ucunda aydınlık olacak Yûsuf'a Züleyha.
Lâkin yolun başı karanlık. Kuyu karanlık. Zindan karanlık-Bu yaman bir sınanma. Züleyha kapkaranlık, daha zorlu sınan'
Çünkü odasında Züleyha ilk bakışta aydınlık mı aydınlık-
ma değil mi ki zora tahammül kolay, güzele tahammül zor haddi zatında.
Üç nasip: Kuyu. Zindan. Züleyha.
Üç sınanma: Kuyu. Zindan. Züleyha.
Üç derinlik üç karanlık: Kuyu. Zindan. Züleyha.
Aşılırsa, üç aydınlık: Kuyu. Zindan. Züleyha.
Gelsene, dedi güzeller güzeli Züleyha, gelsene. Sesi ırmağın dibinden gelen bir musiki. Bitimsiz bir ezginin bilinmez güzellik vaadi. Deniz atlarının, su yosunlarının yemini. Gelsene!
Gel, sana gül bahçesi nedir göstereyim, göster gül bahçelerini göreyim. Sonsuzluk ne demekmiş gel bende bil. Ne demekmiş sonsuzluk sende bileyim.
Cennetin nasıl tamamlanır sana öğreteyim, nasıl tamamlanır eksik cennetim senden öğreneyim.
Ben ki senin geldiğin çöllerin yüzlerce yıl susuz kalmış ceylânıyım, indim su içmeye senin kıyına. Susuzluktan ölmektense su içerken ölmek yeğdir bana.
Tutuklayıp eylemimi, ruhumu özgür bıraktın. İçim ateş bahçesi de yasaklı serüvenim. Sarsılıyor kalbim yedilerinden, bunca sarsıntıyı ben kazasız belâsız nasıl geçeyim? Kan istiyorsan al işte eşiğindeyim. Razıyım öl bende, sende öleyim.
Gizli bir bahçesin, aç kapılarını, derununda dirileyim. Bilinmezsen yok olursun, ruhsat ver seni de dirilteyim. Gizli saklı bir hazine, yitip gitme bilinmeden, sana ebedîlik ağacı ve bitimsiz bir saltanat vereyim. Sende bileyim, sende bilineyim.
Gör kölenin nasıl efendi olduğunu, bil efendinin nasıl bir arıda köleye dönüştüğünü.
Kuruyan toprağıma su ol yeter ki gel, yağmur ol in bağrıma gel!
Bu kadar ısrarla çağırmadı kimse kimseyi, tamamla bu fethi, Sun bana zaferimi.
Bir ırmaksam döküldüğüm deniz ol, bir denizsem kuytularıma sokul bana akan ırmak ol. Bir takdime sana kalbim, bir sunu sana bedenim.
Yeter ki senden muradımı alayım güzel, yeter ki sana muradımı vereyim.
Züleyha kırmızılar içinde, yanakları daha kırmızı; dilinde zehirli çiçeklerin alevi, böyle dil döktü saatlerce. Yûsuf'un gözleri bir an bile dikili olduğu yerden kaymadı, Allah şahitti. Züleyha ne kadar ateşse Yûsuf o kadar iffetti.''
.

Hiç yorum yok:

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com