20 Haziran 2012 Çarşamba

İyi Çek Filmini Bi Daha Bulaman

Uzun zaman sonra televizyonun kumandasını elime aldım. Bugünkü berbat haberleri, oyunları, masalları izledim. Susacağım yine, ne söylesem boş.

O klişe var ya gerçekten doğru. Biz büyüdük, büyüyoruz ve dünya kirleniyor. Baştan sona izlesem kesin ağlardım. Son 10 dakikası bile hüzünle karışık gülümsetti. Yaşlı insanlardaki o insanlık denen duygu, düşünce, saflık, doğallık, güzellik her ne dersen de o yok işte bizlerde. Varsa bile çok çok az. Bizim kitle halinde bambaşka dertlerimiz var. Bugün dünyanın yarısının derdi çeyrek finalistler kimler olacak/tı.

Neyse uzatmayacağım. Boş vaktimde baştan sona izleyeceğim bu belgeseli. Son 10 dakikasında bir görüntü vardı. Çocuklar Ömer Dede'ye öyle bir koştular ki öyle bir sarıldılar ki. Aklıma o yaşa gelirsem acaba öyle bir manzara ile karşılaşır mıyım? ben de aynısını yaşar mıyım diye bir soru geldi. Çünkü o manzaranın aynısına şahit olmuştum bir köy okulunda. Çocuklar arkadaşıma dokunmak, sarılmak için nasıl koştular anlatamam. Hani mutluluğun tanımını, mutluluğu arıyor ya şehir insanı. İşte mutluluk dediğimiz, arayıp bulamadığımız şey o görüntülerde fazlasıyla var. İnşallah yaşarım bir gün. Etrafınızda, yakınınızda yaşlı bir insan varsa ona yaşlı muamelesi yapmayın. Konuşun, paylaşın, anlattırın, dinleyin. Çayından bir yudum almadan ona ikram etmesi bile bir başka geldi, yok böyle bir güzellik. En güzel anılar, en güzel hikâyeler, en güzel hüzünler ve de en önemlisi gerçekler onların beyninde.

Haklısın, bulamayız Ömer Dede.


14 Haziran 2012 Perşembe

Geri Geri Yürü

Bugün, geçenlerde yazdığım 2 yazı içinde bahsettiğim büyük ve mor insanla konuşuyoruz. Ellerim dikkatini çekti. Arkadaş adam ilginç, bilgili, her konuda bir sözü mutlaka var ama boş değil. Ellerime baktı şöyle bi. Yetmedi o bakış. Sağ elimi ellerine aldı. Sanki tezgahtan domates seçer gibi ellerime bakıyor, inceliyor.

Durdu durdu ve başladı konuşmaya.

- Sen büyük bir hata yapıyorsun palyaço. Yazık.

Tabii ben bir şeycikler anlamadım. Trene bakar gibi bakıyorum.

- Parmakların çok ince ve çok uzun. Senden harika bir 'kontrbas' olur. Ellerin çok elverişli. Gitarı da mükemmel çalabilirsin. Var mı böyle bir şey, herhangi bir müzik aleti çalıyor musun?
+ Yok, çalmıyorum.

O an etrafta kim varsa ellerime bakıyor ahaha. Kıskandılar tabii. Yetmedi bu ele bakma hikâyesi. Bu sefer ters çevirdi elimi, avucumdaki çizgilere bakıyor.

- Sen daha önce ağır bir kaza ya da hastalık geçirdin mi?
+ Evet, direkten döndüm. (gülüşmeler) (röportajlarda yazıyorlar ya uyuz oluyorum ahah)
- Çok sağlıklı bir hayat yaşayacaksın sen ve en az 90 yıl. (lan ben 90 yıl dayanamam bu dünyaya)

El falıma baktı bir de. Herkes bu sefer yalvarıyor 'bizim de ellerimize bakın' diye.
- Onun elleri güzel, yapacak bir şey yok.

Ne kadar yaşacağımı da öğrenmiş bulunmaktayım. O yaşta bir palyaço hiç çekilmez herhalde. Yani ben 90 yaşında bir bana zor dayanırım ahaha. Hele iç sesime hiç dayanamam. 90 yaşında bir iç ses bütün gün kafa şey yapar ahaha anladın.

Ayrıca benim gibi çok sigara içmiyor yiyorsanız size önemli bir tavsiye. Hani bu kırmızımsı, mor soğan var ya ondan yiyin ya da yeyin. Gerçekten bak çok ciddiyim. Ben soğanın kokusuna karşı özel bir illet duyduğum için yemiyorum ama sigaranın zararını azaltmak istiyorsanız çok iyi geliyormuş. Kalp damarları tıkalı birisi fosur fosur sigara içiyor ve etkilenmiyormuş ya da zararını minimuma indiriyormuş. Dikkat et bak muş. Onun doğrucusuyum.

Son bir tavsiye daha. Şimdi bir sirkine git palyaço diyeceksiniz ama aklınızda olsun. Belki işinize yarar.
Kilo vermek istiyorsanız ve rejimdeyseniz,  gün içinde diyet, spor, yürüyüş, koşu vs. her türlü naneli şeyi yapıyorsunuzdur ve bir türlü o kilolardan kurtulamıyorsunuzdur büyük ihtimal. Yürüyün diyeceğim ama farklı bir şekilde. GERİ geri yürüyün. Evet, bunu uygulayın. 2 kat kolari yaktırırmış bu size.

Daha neler neler anlatır da ne onun ne benim vaktim var. = ) Ama güzel insan.

Haydi görüşürüz.

10 Haziran 2012 Pazar

Boş İşler

Kişiler ve Fikirler.

Senin için hangisi önemli? Neyi kimin söylediği mi yoksa kimin neyi söylediği mi, hangisi daha önemli.
Şu zamanda önemli olan Neyi kim söylemiş. Kişiler önemli.  Ne söylediğinin pek bir önemi yok.
Unutuluyor; hatırlanacak, yer edecek, işe yarayacak bir şey söylemiyor. Boşluk üzerine inşa edilmiş bir
görüntü. Her bir kelime havada. Ne anlattığı, ne söylediği daha da önemlisi ne demek istediği önemsiz.

Şu bir kaç konu aşağıda sınav diye bir başlık atmıştım. Orada işe yarar birkaç bilgi vermiştim. Heh işte o bilgileri veren büyük adamla muhabbet ediyoruz. Aşırı zeki, hem komik hem de bilgili. Mor İnsan. Zordur mor insan olmak. Ama o olmuş. Bir hikâye anlattı. Hikâyenin başrolünde o var. Haklı, dibine kadar haklı. İstese hakkını sonuna kadar alabilir ve hikâyenin kötü adamını mahvedebilir. Tek yaptığı şey ''tanımamak'' olmuş.

- Merhaba, beni tanıdınız mı ben bilmem ne prof. bik bik bik.
+ Pardon, tanıyamadım.
- İsmim (bik bik bik) hani şu konu, hatırladınız mı?
+ Yine tanıyamadım.

Kötü adam suratı beş karış şekilde onu herkesin tanıdığı bir kalabalığın içinde nokta gibi ezilerek yok olmuş.
Hikâye daha güzel ama detayları vermeyeyim. Küçük bir detay sadece. Kötü adam yani prof'un ders olarak anlattığı saçmalığın kitabını büyük adam yazmış hahah.(buradaki büyüklüğü görebiliyor musun?)Hayatta bir insan bu kadar güzel ''hiç'' yerine konulamaz.

Büyük adam ise tek bir şey söyledi. ''İsteseydim ona her şeyi yapabilirdim. Fakat ben kişilerle değil fikirlerle ilgilenirim.'' dedi.

Buradan çıkaracağımız tema ise bir insan sizden saçma salak nefret ediyorsa ve üstelik haklıysanız, onunla kavga (tartışma) etmeyin. Tek bir söz bile söylemeyin. Onu tanımayın. Söyleyeceğiniz hiçbir cümle tanımamak kadar koymaz ona.

Kişilerle değil fikirlerle ilgilenin. Hayatta en sevdiğim şey dolu insanları oturup dinlemek. Acayip zevkli.

Ayrıca kel alaka, rüyamda (hayırdır inşallah deyin burada)öyle güzel bir gökkuşağı gördüm ki anlatamam yani o derece. Öyle büyüktü ki. Ve gökkuşağının altında bir sürü onlarca, yüzlerce hediye paketi vardı. İçlerinden beğendiklerimi alıyordum. Sonra dalyaço kahvaltı hazır dedi ahahaha.

Anlamına baktım şimdi. Aynen şunlar yazıyor. '' Rüyada gökkuşağı görmek, mutluluğun ve başarının işaretidir.''
Ayrıca serum tadı güzel olan meyvelerimizdendir. Mutlaka yeyin.
Acaba yeyin mi yoksa yiyin mi? ya da deyin mi diyin mi? çok takılıyorum ben buna.
Geçen gün de yayın ve yayım'a takılmıştım. Anbalaj ve Ambalaj bunlara epeydir takığım.
Ya görüyorsun di mi? Ne büyük dertlerim var. Boşuna beyazladı bu saçlar. Hepsi boş işler.

7 Haziran 2012 Perşembe

Bir Gün Geçer mi?

Geçmez. Bir gün değil bir dakika geçmez.
Akşam akşam ömrümü yedin. : )


4 Haziran 2012 Pazartesi

Pişman de sen değilim

Güzel şarkı, belki.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Saat çok'u çok geçiyor
bir sigara daha
bir sigara daha
birsigaradahabirsigaradaha
olmuyor
sabah.

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com