28 Şubat 2012 Salı

26 Şubat 2012 Pazar

Yalnız Huzur

''Yalnızlar birbirlerini en kuytularda aramadan bulurlar. Hayatları aynı paralellikte aynı mutsuzlukta bozuk bir çeşmeden  sürekli bir damla gibi akıp giderken farketmezler birbirlerini. Geçip giderler yanlarından birbirine yabancı iki yalnız gibi. Başlarını çevirmezler. Çünkü o başları hiç dik durmaz, daima yere bakar. Bozuk para gibi kaybettiği kendini kaldırımlarda arar. Yalnızların hayatları filmlerde kesişir bir çift göz gibi, verilmiş ama tutulmamış bir söz gibi. Bir kitabın satırları arasında gezinirken gözleri, kimsenin duyamayacağı bir ses yükselir hepsinin içinden ''aynı ben''

Binlercesi vardır dünya üzerinde aynı tenden. Yalnızların teni de bahçesi gibi dikenlidir. Kimse yaklaşamaz, dokunamaz, sarılamaz. Bilirler teller batarlar, kanatırlar ten olsa bile ve o bahçenin çiçekleri günden güne solar. Bütün çiçekler boynunu büker, hayata küser. Bu yüzden uzak durmaya başlarlar. Dokunacak kadar yakınken bile bir yalnıza uzaktır sana kilometrelerce. Sarılmak istersin, öpmek istersin, dokunmak istersin. Bunların bütün hepsi uyumadan önce kurulan hayaller gibidir. İyi bilirsin, asla gerçekleştiremezsin. Bir yalnızı sarhoş olmadığı sürece ağlarken göremesin. Bir yalnız ağlamaz, yalnız kalmadığı sürece. Kimse de bilmez bunu, yalnızlar sürekli ağlarlar. Dünya hayatı, maddi şeyler onlar için önemsizdir. Hiçbirini görmez her şeyi gören gözleri.

Ve en kötüsü de nedir biliyor musun? Bir yalnız, sonsuza dek yalnızlığa dayanacak kadar güçlüdür. Yalnızlığı karşısında yıkılmayan bir devdir. Fakat, bu yalnızlığa son verecek gücü asla kendinde bulamaz. Annesini kaybetmiş yetim bir çocuk kadar güçsüzdür. Onu annesi değil, acılar büyütür. Böyle büyüyen yalnızlar daima güçsüzdür ve ellerinden uyku tutmayan gecelerde gözlerini silmekten başka bir şey gelmez.''

Şimdi bu size normal bir blog yazısı gibi gelecek ama değil. Sonu olmayan bir şeyin başı.
Ciddi ciddi yorum istiyorum. :) Haydi güzel günler.

9 Şubat 2012 Perşembe

...

Ne yazacağımı da bilmiyorum. Böyle zamanlarda hep saçmalıyorum. Aklımdan, ağzımdan anlamlı bir cümle çıkmıyor. Kalıyorum öyle. Düşünüyorum ne düşündüğümü bilmeden. Gün içinde çok az içmiş gibi bir sigara daha yakıyorum. Yaktım bile. Önceden bir sigarayı içme sürem 3-5 dakika ise şimdi 1 ya da 2 dakika en fazla. Kendini geçtiğin oluyor mu? Benim çok oluyor. Yine oldu. Yine kendimi geçtim. Yazıyı buraya ekleyip eklememek arasında kaldım. Eklemeyeceğim ama okumanızı ve İzmir'de olanlar eğer ellerinden bir şeyler geliyorsa yapmalarını isteyeceğim. Ellerinden benim gibi hiçbir şey gelmeyenler, gökyüzüne açabilirler ellerini.


Umarım bir an önce sağlığına kavuşur ve yavrusundan, canından ayrılmaz.

http://atakan310309.wordpress.com/2012/02/03/seyahate-giden-anne-gibiyim/

8 Şubat 2012 Çarşamba

Kendine Yolculuk, Gitmek

Kendine yolculuk yapan bir kadının koyu yalnızlığı. Kendine gitmiş, durduğu yerde, yaşadığı yerde bir türlü bulamadığı kendine. Arayış, kendini arayış bir an bile olsa bulmuş ve bulduklarını yolculuk olarak adlandırmış. Sıkışıp kalmak. Kendiyle hayatı arasında. Düşüncelerle, düşüncesizler arasında. Mutluluk ve mutsuzluk arasında. Arayış ve kayboluş arasında. Onunla konuşurken en çok evet dedim. Kendine yolculuk yaparken yazdığı ve ona yolculuk yaparken, okurken, altını çizdiğim cümlelerin bir kısmı.

Her şey anını beklermiş. Bu kitabı geç mi okudum yoksa tam vaktinde mi okudum, bilmiyorum. Bir ses kalk diyordu kalk! Git kendine bir kitap al diyordu bir ses, al ve oku. En sevdiğim ses. :)  Gittim, kitapların arasında 2 saat gezindikten sonra, hangi kitabı alsam diye bir kararsızlık içindeyken gözüme ilişti, ''Beni oku'' der gibi. Daha bir çok cümle var altını çizdiğim buraya yazmadığım. Baktığı, gördüğü her şey ve bunu yazıya döküşü mükemmel. Belki kendime yakın bulduğum için böyle. Yaşadıkları, yaşayamadıkları, yaşamak istediği. Aynı şeyi yaşamak ya da düşünmek olabilir sebebi, bilemedim. Ah be güzel kadın. Tanımadan sevdiğim bütün kadınlar, kendilerini bana çok, neden bilmem çok sevdirdiler.

''zamanı kaldıran olgu, hep benimle birlik kılıyor onu.''

''kimse senin kadar güzel, hiç kimse senin kadar canlı gitmedi ölüme.''

''her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi. sevgi isteği, kendi kendine yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük.''

''her var oluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu.''

''uykusuz bıraktım. ya da acıların uzun uykularını uyuttum. sevmediği tenleri okşattım. onu yaşantılar ardında koşturdum.''

''duvarlar yaşamımızdaki mezarlar mı, duvarlar arasında en çok kendimiz olmuyor muyuz. en çok duvarlar arasında direnmiyor, en çok duvarlar ardında duymuyor muyuz. duvarlar arasında bu doyumsuz yaşamdan soluklar alarak ve alamayarak ayrılmayacak mıyız.''

''kimse her insanın yaşamının ortak yanlı olduğunu düşünmüyor. özlem. acı. diğer sözcükleri kullanmıyorum. çok büyük sözcükler. çok büyük olguları çağrıştırıyor.''

''yaşlılar önlerinde pasta, oturuyorlar. yitik geçmişlerinin yitik anları içinde yaşıyorlar. yaşamıyorlar. yaşamları pasta ve ölüm beklentisinden oluşuyor.''

''insanın yalnız cesedi yalnız kalabilir. canlı (cesedi) asla.''

''artık gitmeyeceğim. nereden geldiğim sorusunu yanıtlamak istemiyorum. hiçbir yerden gelmiyorum. kendimden başka.''

''nasılsa her gittiğin yerde kendinsin.''

''ve öyle umursamadan söylüyor ki, sanki bir şişe daha bira ısmarlıyor.''

''merdivenleri birlikte çıkıyoruz. konuşacak birisine o denli gereksinimi var ki. insan arıyor. avunmazlığını biriyle paylaşmak istiyor.''

''yaşamım, ölümüm, her yaşam, her aşk ve her ölüm olmalı.''

.''kendinden, birlikte yaşamanın bu denli güç olduğu kendinden kaçacaksın.''

''belli bir sarhoşluk içinde yeryüzüne dayanmak daha kolay.''

''görmek istediği ben değilim. görmek istediği, benim kendime olan bağımlılığımdan taşan bağımsızlığım.''

''ama genç yaşlarda, henüz bana, yaşamı yaşanır kılan bu duyguya varmadan önce, gidememek, derin, derin, derin bir acıydı.''

''en yakın dostlarım romanların kahramanları gerisindeki yazarlar mı olmalıydı.''

''yaşamım boyunca uykuyu beklediğim kadar kadar hiçbir şeyi beklemedim. ancak anlamsızlık ve acı sonsuz bir gelişigüzelliğe vardığı günlerde derin derin, uzun uzun çok yorucu uykuları uyudum. yorgun, isteksiz ve umutsuz uyanıncaya dek.''

''bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin ucundayım. inemiyorum. yaşayamıyorum. ölemiyorum.''

''her şey geçiyor, hiçbir şey geçmese de.''

''sen günlere bir şey getirmedikçe, günler sana hiçbir şey getirmiyor. boş bir caddede yürüme olanağı bile yok. her köşe, her cadde öyle dolu, öyle dolu, öyle dolu ve bu doluluk içinde öyle boş, öyle boş, öyle boş ki...''

''hem karşı çıkıp hem de sınırlarda yaşayan insan, yaşamı boyunca çıkmazlarından sıyrılmayacak.''

''kalıplardan kaçmak için gidiyorum. gitmekten yılmayacağım. kentlere gitmek, kocalara gitmek, geri dönmek, ülkelere gitmek, tımarhaneye gitmek, gene gitmek, gene gelmek, hiçbir şey yıldırmayacak beni. yaşamı, gitmek olarak algılıyorum.''

''nereye gidebilirim ki. sürekli gitmek istemek de, bir yerde, hiçbir yerde olmak istemek değil mi.''

6 Şubat 2012 Pazartesi

Mutsuz Uyuyup Mutlu Uyanmak

Aslında mutsuz uyumak değil bu. Mutsuzluktan uyuyamamak gibi bir uykusuzluk hali. Hani çok fazla alkol alınca sızarsın ya, işte buradaki uyumak hali bu. Yatağın içinde bir sağa bir sola debelenip durduktan sonra, artık bu spor sonucunda bedenin yorgun düşer ve sen gelmesini beklediğin ama bir türlü gelmeyen uykun eşliğinde dalar gidersin bin bir düşüncenin içinde uyku denirse uykuya. Her ne kadar senin için rutin bir durum olmuş olsa da bu alışamamışındır bir türlü.

Sürekli düşünürsün, sürekli. Düşüncelerin gelir aklına. Gece, aklına yazdığın kağıda dökülmeyen satırlar. Senin adına günün başlayacağı saatlerde mutlu olmak için bir sebep yoktur. Bilirsin güzelim işte yoktur. Adın kadar emin olduğun bir gerçekte budur işte. Yine aynı ruhsuzlukla kaldırırsın o bedeni yataktan. Yine aynı rutini yaşatırsın ona. Dünün aynısı.

Ama bazen değişir her şey. Sabahın köründe herkes işe gitmek için çoktan kalkmışken yatağından, sen uykunun en başındayken telefon çalar. Arayan banka ya da herhangi bir şirketin müşteri hizmetleri değildir. Kalbine karşılıksız sevgi sunan birisidir, uzaktadır, yakındır. Sesi en güzel günaydın olur sana. Hayatın gerçeği, ne kadar mutluyum rolü yapabilirsin ki? İkiniz içinde ne kadar eksik ve boktan olursa olsun hayat gülümsersiniz, gülersiniz. O seni merak eder, sen onu. Söylenmeyen kelimeler vardır, bilirsin. Söylenmeseler bile söylenmiş kadar olan. Onları dile getirmeden dile getirirsiniz. Sen özledim dersin, o daha çok özledim der. Acıtsa bile gülümsetir. İşte onun o gülüşü, sesindeki gülüşler anlık bile olsa senin mutsuz uyuyup mutlu uyanmana sebep olur. Sebebim oldun ahahah.

Değerini bilin hatta zam yapın o değere, arttırın. Kalbinizin en üst köşesine koyun onu, bir daha boyunuzun hiç erişemeyeceği bir yere, ki o istese bile inmesin aşağıya.

Yazılmayan bir çok satır var burada.

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com