29 Ekim 2013 Salı

Bir şey dememi bekliyorsundur belki. Merakına yenilip yine gelirsin belki.
Fakat şu iki cümleden başkasını söylemeye dilim varmıyor, olur da farkında olmadan acıyla incitirim diye.


Allah razı olsun.
Allah'a emanet ol.
 
Ben de bir dost istemiştim hep, o sendin.

21 Ekim 2013 Pazartesi

5 TL

Ne yazsam ki?

Yıl eskiler. Uzaklarda öğrenciyim epey uzaklarda. Bilirsiniz öğrencinin zengini olmaz. En zengini bile şu an özel üniversiteleri saymazsak normal bir profildedir. Yani ne ahım şahım ne de çok dip. Zaten dipte olanlar okuyamıyorlar ya da okuyup çalışıyorlar. Her neyse diyeceğim başka.

Üniversitedeyim. Rahmetli Japon (lakabı) amca vardı. Her öğlen çarşıya inerken bizim kapının önünden geçerdi. Selam verirdi, benimle şakalaşırdı. Çünkü hemen hemen her öğlen aynı yerde oturur, suyun akışını izlerdim. Gülmeyin yapardım bunu. Kağıttan kimsesizlikler bırakırdım suya. Bunu da geç. Yine bir gün oturuyorum aynı yerde. Japon amcam çarşıya iniyor. Genç derdi bana.

- Genç, sana İstanbul'dan selam var. (cep telefonları yok gibi bir şeydi hatta yok diyelim biz)
+ Aleyküm selam. Hayırdır?
- Amcan selam söyledi. Sana harçlık yollamış.

5 TL yollamış bana. O yolladığı para yani şu anki bildiğimiz 5 TL o zamanlar benim için çok büyük paraydı. Üzerinden yıllar geçti, unutmam. Unutamam da zaten. Bu parayı yollayan amcam bizim ailenin en zenginidir. Ciddi ciddi abartı boyutlarda bir zenginliği var. Gizli zengin derler ya öyle bir zenginlik. Allah daha çok versin. Bu zenginliğinden dolayı insanlar onu sevmez, hor görürler ama yaptığını (iyilik) kimse yapmazdı. Ne zaman lafı geçse 'konuşmayın arkasından, o benim amcam' derdim gülerek. Çünkü üniversite hayatım boyunca bana ailem dışında tek para gönderen insan o olmuştu. Karşılığı mı bilmiyorum ama birçok insana göre daha değerliydi benim için. Biraz önce fotoğraflara baktık annemle. ''Çocukken hep size para verirdi.'' 'anne amcam para verdi'' derdiniz, bayram ederdiniz dedi fotoğraflara bakarken annem. 

Akşam üstü odamdayım, telefon çaldı. Annem açtı telefonu. Konuştu konuştu o konuştukça içimizden bir şeyler gitti parça parça. Şimdi dualar etsem o 5 TL'nin karşılığını ödeyemem diyorum kendi kendime.

Yani diyeceğim o ki, ölüm var arkadaşlar. Ne olursanız olun, kim olursanız olun, neyiniz olursa olsun. Şimdi herkes bin pişman. Keşke öyle demeseydik, konuşmasaydık diyorlar. Hayat o kadar uzun değil. Sevdiklerinizin değerini bilin. Yeri geldikçe de söyleyin sevdiğinizi. Bazen yere gidiyor sevdiğiniz.

 

9 Ekim 2013 Çarşamba

Sevmek

Sevmek.

Bak o kadar yazdım saçmaladım şiyir diye, sayıkladım deli diye.

Başka bir şey bu. Bizim: adına, yapılana, yapana ithafen seviyorum dediğimiz şey başka.
Sevmek ise bambaşka bir şey. Yazdıklarımı at çöpe. Atma elbette ama hepsinden farklı bir şey.
Gerçekten sevmenin, gerçek sevmenin karşılığı yokmuş. Nasıl yok deme, var işte basbaya deme.
Aşkı arıyoruz, çok sevilmek istiyoruz. Adresi hep yanlış yerlerde arıyoruz. Adres elinde değil içinde.
Şu günlerde daha farklı bir boyut kazandı, başka bir tanıma büründü. Bana ait değil ama belki bu bak:

Tanımlanamayan bir büyüklüğü aynı hızla üretmek ama tüketememek.

Öyle bir büyüklük ki idrakın yetmiyor, tüketemiyorsun. O karşılıklı büyüyor.
Sen tek tarafını biliyorsun, diğer tarafı hep ummakla. Umuyorsun sadece.
Karşılıksız sevmek gibi ama değil. Karşılığını alacağını umuyorsun.

Soruyorum: karşılıklarını aldıkların ne oldu? karşılığını aldın da ne oldu?

Fena yerden geldi soru. Hiç, hiçbir şey. Sen aynı sen, hayatın aynı hayat.

Öyle sevilmiyor gençler ve insan sevince güzel. ahaha öyle güzel saçmayım ki

Umarak, ummadan sevin.


2 Ekim 2013 Çarşamba

Kaç Kişi

Selamlar.

Bak daldan dala konuyorum. Yazmazsam unutacağım çünkü.

Düşünsene seni kaç kişi seviyor? Ailen: anne-baba-kardeşlerin, akrabaların, komşun, arkadaşların, dostların, sevgilin, eşin. Hayatında yer alan, hayatında yer aldığın kaç kişi seviyor? ve dahası neden, nasıl seviyor. Anlatamayacağım bu soruyu ama anlatmaya çalışıyorum.

Hepsi çok seviyor değil mi? Deli gibi seviyor. Kılına zarar gelse dünyayı yerinden oynatacak kadar çok seviyorlar. Kan bağı, can bağı, yar bağı. Hepsi bir sebebe bağlı. İlla ki bir sebebi var. Her sevginin bir karşılığı var. Çünkü hepsi senden bir şeyler bekliyorlar, tıpkı senin onlardan beklediğin gibi. Peki o zaman bu sevgi mi?

İnsan sevgisine anında karşılık almak istiyor. Anında olmasa bile en kısa zamanda. Bir şeyler bekliyor, bir şeyler istiyor aynı şekilde. Belki daha fazlasını, daha iyisini umuyor yaptığı her neyse bunun karşılığında. İnsan sevmesi karşısında bekliyor, hep bir beklenti halinde.

Ailen: yıllarca seviyor seni, son nefesine kadar. Ama hep bir şeyler istiyor, bekliyor senden. Bak geliyor: ''besle kargayı oysun gözünü'' bu aslında beklentilerin gizli kapısı. Seni severken, sevmeye başlarken ilk oluşan şey beklenti. Onlara karşı yapacağın güzellikler, iyilikler.

Arkadaşların, komşun, akrabaların, hayatındaki herkes kısaca hep ama hep bir beklenti.

Söylesene bana, seni senden hiçbir şey beklemeden kaç kişi seviyor. Senden hiçbir şey beklemeden ve senin ona bir şeyler verip vermeyeceğini umursamadan, düşünmeden anlatılmaz bir sevgi ile seni seven kaç kişi var?

Ben galiba bu sabah kaç kişi olduğunu anladım. Cevabı aldım yani kendime verdim. Bu sevilmemek değil genel tabirle. Sizin kadar seviliyorum merak etmeyin. ahaha buradan 'beni sevin' anlamı da çıkmasın. Çok sevenim var benim aalskdjalkds. Yazının sonuna doğru cıvıtmak, palyançolaşmak bu oluyor galiba.

Değerini bilin. Sizi gerçekten ama gerçekten bahsettiğim daha doğrusu bahsetmek isteyip bahsemediğim şekilde seven insan sayısı çok çok çok az.

Beklentisiz seven insan? Var mı? Var elbette. Onu da siz kendiniz bulun. İpucu vereyim mi? ıh ıh kalsın. Beklentisiz sevmek  için insanın dünyayı unutması lazım. Ve dünyayı unutmak için kendini unutmak.

Kendini unutsana.

Az kişi.

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com