30 Ağustos 2013 Cuma

Yıldız

Selam septikler ahahaha. Şimdi siz neden güldüğümü ve bu selamımı anlamayacaksınız.

Bu yüzden ikinci bir selam vereyim. Merhabalar olsun.

Daha önce yazdım mı yoksa yazmadım mı hatırlamıyorum. Bir şey görüyorum ara ara. Hani çızgı filmlerde olur ya karakterler bir yere çarparlar ve başlarının üzerinde yıldızlar dönüp durur. Ben bunun gerçeğini fakat bir farklı versiyonunu görüyorum. O da şöyle: bazen boşluğa dalıyorum, gözlerim gidiyor. Ve o an etrafımda böyle nokta nokta yıldız (simler) parlıyor, yere dökülüyor. Bu yaklaşık 1 dakika kadar sürüyor. Acayip bir şey, korkutucu bir yanı yok. Ama görüyorum, resmen baktığım yerde daha doğrusu dalıp gittiğim yerde böyle sanki birisi yukarıdan sim döküyor ve o boşluk parıl parıl, pırıl pırıl parlıyor nokta nokta, benek benek, puan puan. Merak etmeyin henüz delirmedim ama böyle bişi görüyorum. İşte o anlarda kalıyorum öyle, seyre dalıyorum o boşluğu.

Gerçi hep boşlukta gözlerim. Boşluk doluluğum oldu. Bütün dolulukları boşluklarla dolduruyorum bir bir.

Gece telefon çaldığında insan ürker ve korkar ya çünkü  kötü bir haberin habercisidir genelde o ses. Dün gece telefon çaldı ve ekrana bakmadan önce ne ürktüm ne de korktum.

Geceyarısı telefon çaldığında aklına kötü bir şey değil de, telefonu açmadan ekranına bakmadan önce ilk olarak O'nun aradığı geliyorsa unutamamışsın demektir.

Hayat kısa, unutmak için bile.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Minicik Bir Kız Çocuğu

Son zamanlarda düşündüğümde ve karşılaştığımızda yüzümü güldüren ender insanlardan birisi. Çünkü gerçekten gülümsetiyor. Bugün yine karşılaştık. Her şeyde bir hayır var diyorlar ya, doğru diyorlar. Benim için hayırlı kısmı gülümsemek oldu. O nasıl mutlu oldu bilemem ama bunu kelimelere dökemediğini biliyorum. Bugün yine karşılaştık. Yine konuşturmaya çalıştım. O kadar ürkek, o kadar masum ve mahcup bir ifadesi var ki, konuşmaya bile korkuyordu. Orta 2'ye geçmiş hem de teşekkürle. Beni hatırlıyor musun diye sordum. Yok dedi. Şoka girdim, nasıl unutursun diye sitem edecektim ki sebebini söyledi. 'O ben değildim, kardeşimdi' dedi. Yine gülümsedi. Aslında onlar iki kızkardeşmiş ve birbirlerine o kadar benziyorlar ki. Masumiyetleri, mahcuplukları anlatamam aynı. Başlarını bile yerden kaldırmıyorlar. Hani ağzı var dili yok dersin ya aynen öyle. Ama bu sefer konuşturdum. Bu sefer gülümsettim. Başını yerden kaldırıp yüzüme baktı. 'Kardeşin beni anlatmadı mı?' diye sordum. Anlatmış kardeşi. Sorarlarsa 'Bi abi beni çok sevdi' dersin demiştim kardeşine. O da öyle demiş soranlara. Söz vermedi ama tamam dedi, derslerine çok çalışacak, büyük kız olacak. Ve ben ne zaman onları görsem aklımda hep aynı soru.

Tartıcı çocuklar insanları mı tartıyor, yoksa insanlığı mı?

Bazen diyorum ki insanl/ar/ık gram etmiyor.

Bi de annem var. Komik kadın, güzel kadın. Zeynebim benim. Ben tıkabasa yemek yiyemeyenlerdenim. 46 çeşit yemek olsa ucundan kıyısından azıcık bir şeyler yer kalkarım doydum diye. Geçen gün yine yemek yemeye çalışıyorum. Tabağı bitiremedim haliyle. 1 çeşit yemek ve 2 kepçe falandır, evet yiyemiyorum. Bugün mesela sabahın köründe kalktım akşam 4 gibi bir şeyler yedim ve halen yemek yemedim. Neyse diyaloğumuza geçiyorum.

- Anne, az bişi kaldı sen yesene.
+ Yemeğe başlarken besmele çektin mi?
- ahahah çekmediysem ne olur?
+ Besmele çektiysen bal olur o yemek bana.
- Şimdi sen bunu yiyecek misin, yemeyecek misin? onu söyle.
+ Sen besmele çektin mi, çekmedin mi? onu söyle.

İkimizde gülüyoruz. Ne ben cevap veriyorum ne de o ama gülüyoruz.
Ben sana zehir yedirir miyim be Zeynebim.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Sustum

2 yıl önce bir yerde 'Seni seviyorum' yazılmış.
Sevilen biraz önce okumuş,
Anlatamaz ne kadar dokunmuş.

Biraz önce bir şey daha dokunmuş. Bak istenilene bak.
Mehir olarak Nur'u ezberle demiş.
Gönülün aradığı bu.
Ama gönüller artık çok yüksek gönüllüler.
Gönül bulur mu o kadar alçağını?
İnşaallah.

Gidemedim aç kapa parantez.

Ne yapsan ne etsen dokunuyor kendine her şey. Susarak çok şey anlatasım var.
Sussam, anlattıklarımı anlar mısınız?

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com