11 Temmuz 2011 Pazartesi

Konuşmayan Bir İnsanı Dinlemek

Gariptir. Cidden konuşmayan bir insanı dinlemek kadar garip bir şey yoktur. Düşündüm haha düşünüyormuş bak sen, neyse ilk aklıma gelen babannem oldu. Babannem konuşurdu, öyle bir konuşurdu ki, uzun zaman aldı söylediklerini anlamak. Uzun bir zaman aramızdaki diyalog şu şekildeydi.

- Babanne nasılsın, ne yapıyorsun?
+ Kimseye bişey ettiğim yok, oturuyorum.

Ne kadar saçma, ters, kötü ve berbat bir cevap görünüyor değil mi? İlk başlarda bana da böyle geliyordu. Ve bu diyalog uzun bir zaman sürdü. Aylarca diyebilirim haha. Bildiğin Sürahi hanım. Ki başka kimsem yoktu. Koca evde ikimiz. Küs gibi otururduk. Doğruca odama gider ders çalışırdım. Bu yüzden okulda ilk dönem dereceye oynuyordum ahaha. Demek ki her şeyde bir hayır varmış. Laf aramızda babannemin lakabı profösördü. Her şeyi bilirdi. İstanbul'da yaşamış, görmüş geçirmiş bir kadındı. Lafı gediğe öyle bir koyardı ki 3 gün kendine gelemezdin. Derli toplu, düzenliydi. Unutamadığım en güzel şey sabahları son ses radyoyu açar trt fm'de Türk Sanat Müziği dinlerdi. Özellikle pazar sabahları güzel şarkılar oluyordu ahaha. Lan ne güzel şarkısı uyanayım diye yapıyordu. Bir kere de günaydın de be kadın.  Böyle bir kadındı işte. Akşama kadar pencerenin kenarında otururdu. Bir şeyler diker, pencereden dışarıyı gelip geçenleri seyrederdi.  Bir gün dayanamadım artık sordum.

- Babanne bu kadar sene nasıl yalnız yaşadın sen.
+ (bahçedeki erik ağacını gösterdi bak dedi) Kaç tane erik var görebiliyor musun?
- Bir sürü, ağaç sayılamayacak kadar erik dolu, ne bileyim.
+ Ben onları saydım işte.

10 dakika kadar kendime gelemedim herhalde. Aklıma geldikçe yine kendimden giderim. O günden sonra anladım, konuşmayan bir insanı dinlediğimi. Dile kolay 35 sene yalnız yaşamak ne demek bilir misin? Bilemezsin. İnsan konuşmasını unutuyormuş. İnsan susmayı öğreniyormuş ve seviyormuş. Sessizlikte huzuru buluyormuş. Alışkanlık diyebilirsin, ketumluk diyebilirsin. Ama haksız diyemezsin. Ben diyemedim.

Artık neden ve niye konuşmadığını anladıktan sonra her şey daha bir farklı geldi. Aslında onu kimse dinlemiyordu. Aydan aya, yıldan yıla telefonlar, ziyaretler. Yanlış anlama kimse bakmıyor meselesi değil. Bilakis bütün ailesi, çocukları ve torunları her zaman yanında ve halen. Bu yalnızlık bambaşka bir yalnızlık. Yılların yalnızlığı. İnsana susmasını öğreten bir yalnızlık. Kafka demiş ya 'konuşmasını unuttum' öyle bir yalnızlık. Konuşmasını unutturan cinsten.

Aradan çok uzun yıllar geçtikten sonra anladım neden sustuğunu. Ama şimdi gel gör anlatmaya başladı mı, masal anlatır gibi dinle o koca çınarı ve ne gariptir ki herkese anlatmaz o güzel masallarını, anılarını, yaşadıklarını. Keyfi yerindeyse ve kalabalık değilse etrafı sevdiklerine anlatır sadece. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlar ve anlatır. Gözlerinden süzülen bir kaç damla yaşı silerek. Ve o kimseye bişey yaptığım yok diyen kadın eğer yalnızsak başlar konuşmaya oradan, buradan anlatır. Anlattıkça anlatır. Zaman su gibi akar farkına bile varamazsın.

Konuşmayan bir insanı dinlemek yıllarını alır insanın. Hem neden konuşmadığını hem de anlattıklarını.

Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Hiç yorum yok:

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com