7 Nisan 2011 Perşembe

Nereden Bileceksiniz

Bir telefon geliyor, ucundaki ses;

-atla gel.

Özledik diyor.

- tamam

diyorum.

iki üç t-gömlek bir kaç pantelon hazırlayıp atlıyorum. Gidiyorum, aklımı bile arkamda bırakıyorum. Yol boyunca uyumuyorum. Demiştim hayatımın en güzel yolculuklarından birisiydi, keyifliydi. Uyuyamadığımdan değil yoksa.

Gülüyoruz, eğleniyoruz, geziyoruz, gülüşleri tebessüme katıyoruz. Sokakları portakal kokan bir yerlerde geziniyoruz gecenin bir vakti. Denize sıfır bir cafede oturuyoruz saatlerce, anları ya da anıları dinliyoruz. Sonra hani hep filmlerde olur ya 'küçük yerlerde büyük mutluluklar' onlara rastlıyorum. Herkesin yüzü gülüyor, mutlu insanlar. Gülüşleri gerçek ve içten. Bir nehrin kenarına gidiyoruz. Balık tutan insanlar, nehirde ördekler, hava sıcak, öylece etrafı izliyorum. Huzur nehir gibi akıyor içimden.

-Burası ne güzelmiş, diyorum.
+ he ya hacce, diyor.

Canım. Hacce'nin kim olduğunu karıştırmayın, iyidir muhtemelen iyi biridir. Dünya tatlısı üşür diye kalkıyoruz. Yürüyoruz, etrafı seyrede seyrede.

-Para mutluluk getirmiyor hacce.
+ Farkındayım, biliyorum.

Bak şu binanın tepesinden aşağıya atladı diyor. Değer miydi diye düşünüyorum. Belki o da aynısını söyledi atlarken ''Sen güzelsin, hayat değil''. Hayat hiç bi zaman güzel olmadı ki. Sonra aklıma bir söz geliyor.
''Biz bir hiçiz aradığımız her şey.'' Vermeden çok şey mi istiyoruz hayattan, etrafımızdan, kendimizden. Bilmem.

Sıkıldıysan, üstüne üstüne geliyorsa herkes, her şey, batıyorsan dibe doğru. Kaç, kurtul değil. Kaç, uzaklaş bir süreliğine. Ardına bile bakma. Al kendini yanına ve git. Gideceğin yerde seni nelerin bekleyeceğini düşünme. Güzel şeyler bekliyor inan bana. Belki bir zeytin dalı uzatır hayat sana. Bu fırsatı kaçırma.

Hiç yorum yok:

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com