12 Şubat 2011 Cumartesi

İstanbul

İstanbul dedi, istanbul insanı her şeye alıştırıyor.

Lafını acıyla kestim, dedim ki;

- Özellikle yalnızlığa.

Gülümsedi acıttın der gibi.

İstanbul insanı çok değiştiriyor. Herkes 'seni yenecem İstanbul' diye atıyor kendini tren garından içeriye bu şehre. Merdivenlerden inerken yüzünde bir tebessüm var, önce etrafa sonra istanbul'un farklıymış gibi gözüken gökyüzüne bakışlarını atıyor. 'Ben geldim, seni yenmeye' diyor. Kimse yaşamaya gelmiyor istanbul'a her gelen yenmeye. Bir itiraf yapayım 465 yıldır istanbul'da yaşıyorum en güzel semtlerinden birisine bu geçtiğimiz yaz gittim ve yaklaşık olarak 2 saat yürüdüm. Sağda solda ne var izleyerek, görerek, yavaş yavaş istanbul'u içime çekerek. İstanbul'u kokladım o gün. Baya eğlenmiştim, gülüyordum günün sonunda. Yuh dedim kendime. Daha önce neden gelmedim diye.

En son ne zaman yürüdüm diye düşündüm İstanbul'un kaldırımlarını. Epey olmuş yine geçenlerde, geçen yaz. Taksim/den başlayıp abartıyorum Aksaray'a kadar yürümüşüm. İstanbul'u yürümeyi seviyorum. Kadıköy, Bahariye ve Moda üçgenini ayrı bir seviyorum. En çok sevdiğim köşe yazmıştım, O Eski Türk Filmlerinin Afişlerinin asılı olduğu dükkan hastayım o dükkana. Sağdan gidersen bahariye boyunca görürsün, ama dikkatli bak. İstanbul'u yenmeye değil, istanbul'u gezmeye geldim. Tarih, güzellik, insanlık, hayat, yaşamak, mutluluk istanbul'u gezmeye gelenlere görünüyor. Çünkü, bakmasını biliyorlar. Canım isterse o manzarayı oturup seyrediyorum.

Neydi? İstanbul insanı her şeye alıştırıyor.

Trafiğe, mutsuzluğa, strese, sinirliliğe, kuyruğa, ölüme, kavgaya, gürültüye, küfüre, kalabalığa, yorgunluğa, güneşsizliğe, çamura, çamur insanlara istanbul insanı mutsuzluğa alıştırıyor.

Bir kaç güzel şey var işte, onları görüp kaçabilirsen bunlardan yüzün anlık gülüyor. İstanbul deniz, damlalarında yüzmek gibisi yok.

İstanbul güzel de İstanbul, İstanbul'u yemeye gelenler yüzünden güzel değil.

Hiç yorum yok:

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com