7 Aralık 2010 Salı

Hüzün Sarısı

Sana her renk yakışırdı. Mavi bir elbise giysen deniz gibi olurdun, dipsiz, derin, dalgalarının tadına doyulmayan. Yeşil bir elbise en çok yakışandı, nefessiz kalırdım doyasıya seni çekerken içime. Kırmızı da alev alev yakardın, bitmek bilmeyen ihtiraslar uyandırırdın. gece, sen ve ben. Pembe de bir başka mutluydun, hayallerin en ulaşılmazını ulaşılır kılardın. Turuncu da çılgındın, ufak bir kız çocuğu gibi, nazın bile bir başka güzel gelirdi, bilmezsin nasıl sineye çekilirdi.

Sonra bir sarı peydah oldu, nerden geldiği bilinmeyen. Kara bir bulut gibi çöktü bedenine. Sen değildin sanki o. Bir zamanlar rüzgarla dans ederdin, şimdi rüzgarda savruluyorsun oradan oraya. Yorgun, bitkin bir halin var gibi. Ellerin buz kesmiş, dillerin lal. Söylesene neden bu sessizlik, kimden bu kaçışlar. Siyahın matemi bile güzel dururken teninde, hiç yakışmamıştı bu hüzün sarısı ne üzerine ne de gözlerine.''

8 yorum:

Adsız dedi ki...

Neden hep böyle melankolik yazıyorsun?Gerçekten yalnız ve aşık mısın..

S. P. dedi ki...

Hüzünlü değilim mizacım böyle :)))

desem inanır mısın? inanmazsın.

Seviyorum böyle yazmayı, yani aklımda şunu yazayım diye bir şey düşünmüyorum ki, o an bir şey oluyor. Herhangi biri, bir olay, yazdırıyor. Dün ''ağlama'' diye bir şey yazdım mesela. Birisine ağlama diyordum. Karşımda hüngür hüngür ağlıyordu çünkü.

Her şeyin bir sebebi var evet. Yalnızlık, aşk dışında da :)

Adsız dedi ki...

kim hüzün değilim diyorsa yalan söylüyordur zaten.hayat garip.ağlama demek zorundayız ama biliyoruz ağlamakta zorundayız..

S. P. dedi ki...

O aslında bir şiyirimin adı(alıntı.

Hüzün her zaman var. Sadece bazı yazılar okuyana farklı yansıyor o kadar :) ben mesela bazılarını yazarken gerçekten gülüyorum, eğleniyorum.

:((( böyle mesajlar geliyor ama ben o an o entry ya da yazı diyeyim yazarken gerçekten gülüyorum.

Ha mutsuzluk mu diyorsun, biraz önce bir yemekteydim. Birisi dedi ki '' o insanlar kara değil, zenci hiç değil, bizim için hepsi birer inci''

Hüzün ve mutsuzluk dünyanın her yerinde görmek isterse görebilene. Bir parça, bir dilim böreği 15 kişinin almak için birbiri ile yarıştığı, birbirini hırpaladığı ve o bir dilimi çocuğuna götüren bir annenin olduğu bir dünyada mutlu olan insana şapka çıkarırım ben.

Benim bazı mutsuzluk, hüzün tanımlarım başkadır. Fakat beni soruyorsan gayet iyiyim.
Sağlığım, sıhhatim yerinde. Nereden nereye geldi değil mi.

Yalnız, mutsuz ve aşık olabilir.

Kalabalık mutsuz ve acı çeken bir aşık olmaktansa yeğlerim bunu. :)

Ümit Yaşar demiş '' özlemler içinde bin yıl razıyım, sevmeye'' :))

umarım saçmalamadım, cevap verebildim.

Adsız dedi ki...

Çok güzel yazmışsın,etkilendim.Hatta herkesn acı çektiğini hatırlattın bana.Ne garip değil mi?Böyle bir şey çıkar mı insanın aklından?Çıkmıştı işte.Şimdi kendimi daha güçlü hissediyorum.Biliyorum her şey olacağına varacak.Gülümsemekten başka yapacak bir şey yok.

S. P. dedi ki...

Bizimki tadılan bir acı sadece tadıyoruz.
Onların ki ise duyulan bir acı sonsuza dek.

söylediklerim taze yaşanmış bir acıdır. Detaylı dile getiremedim ama anlatabildiğime sevindim.

Mutsuzluk bu işte benim tanımım böyle bilemedim.

Şükretmek güzel
gülümsemek gibi :))

Adsız dedi ki...

Kesinlikle:)Dünyada her zaman adi-l değil.değişir.

S. P. dedi ki...

Sevindim az biraz anlaşıldığıma :)

Neden böyle yazıyorum'a geri dönersem, tek kelime ile cevap vereyim;

'Tutku' diye adlandırabilirim bunun sebebini.

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com