27 Kasım 2010 Cumartesi

Palyaço&Dalyaço 2

Canım sıkıldıkça çocukluk fotoğraflarına bakarım. Garip bir mutluluk verir bana. Gerçekten baksana şu surat ifadesine, gel de sevme. Ya dalyaço'ya ne demeli nasılda saf, nasılda masum bakmış ahaha. Şimdi öyle bir bakıyor ki ikizim olsa güvenmem yani o derece. Dün demiştim saçlara bi bak ya. ahah lan yıl 1946 falan güzel annem yememiş içmemiş bizi kuaföre götürmüş, özene bezene o saçları kestirtmiş bi de güzel şekil verdirmiş. Her gören aynı şeyi diyormuş.

- aaa ne tatlı kızlar isimleri ney.
+ palyaço, dalyaço.
- erkek mi ikisi de?
- evet.

Yanaklara bak yanaklara. Bildiğin tombulmuşum. İstanbul'da güzel adam babam altüst etmiş her yeri. Dedim ya yıl 1946 bir tane dükkanda süs olsun diye vitrine konulan ikiz arabası bulmuş koca istanbul'da, 5 katı parasına zorla ikna etmiş satıcıyı ve almış o ikiz arabasını. Bindirirlermiş bizi bağlarlarmış bir de düşmeyelim diye, verirlermiş elimize biberonu bütün gün gez dolaş. Ben ne yapsam beğenirsin. ahaha önce kendi biberonumdaki sütü içermişim. Sonra ikizin elinden biberonu cebren ve hile ile çalıp içermişim. Çok geç fark etmişler bu durumu. Hain ikiz, ben oluyorum bu tabi.  kovayla süt içermişim resmen. Şimdi görsen dersin ki o eski halinden eser yok palyaço. Ellerim mesela ufacıkmış baksana. Herkes elimden tutarmış. Şimdi hep ceplerimde. Yine hüzüne sardı adam. İki dakika normal yazamıyor ki. İç ses konuşmaya başladı yine. Sus, sus. Ne diyorduk. Hani derler ya benim çocukluğum güzel geçti. Benim ikizliğim güzel geçti be. Hatırlıyorum o zamanlar oturduğumuz evi. Müstakil bir ev kocaman bahçeli. Apartmanlar tek tük. Her yer yemyeşil çimen çayır. Bütün gün dışarıda oynardık. Mezarlık vardı hemen karşı sokakta oradan geçmeye korkardık.Aramızda kalsın kör sadığın ayşegül'ü bile sıkıştırmışlığım var saklambaç oynarken. Hayal meyal hatırladığım en komik çocukluk anımdır. Annesinin beni kovaladığını hatırlıyorum bir de. ahaha yaptım yaptım. çocuk işte naparsın.

Bu yazıyı nereye bağlayacağımı da bilmiyorum ya. Sadece saçmalıyorum işte. Canım gülmek istiyor yine.Buldum şu şiyire bağlayacağım. Yine mi hüzün, yine hüzün. Ama hüzünlü değilim mizacım böyle güzelim.


Bir çocuk olsam şöyle
kısa pantolonlu
yüzü kir içinde
üstü başı çamur
cebinde misketler
baş kadar uzak olsa dertler
sokaklarda akşama kadar oynasam
parklarda dolaşsam,
şöyle mavinin tadına varsam
bir çocuk olsam keşke
bi şekere kalbini bile veren
şekeri yedikten sonra
kuru bir teşekkürü unutan
bi çocuk olsam böyle ne bileyim
kimsenin anlam veremediği
o manasız tebessüm eksik olmasa yüzümden
salıversem dertlerimi hüzünlerimi
bir kuş misali kalbimden
ağzıma geleni söylesem herkese
kim olduğunun önemi olmasa
sana da yüzlerce binlerce kez
''seni seviyorum'' desem
sende desen ki çocuk işte
uçurtmam olsun bulutların üstünde
gerçekleştiremediğim hayallerimin yerine
düşmeliyim kalkmalıyım
ama hep çocuk kalmalıyım
bir soran olmalı düştüğümde
acıyor mu? diye
ağlama demeli
öpeyim de geçsin demeli
şimdi düşünüyorum da
niye büyüdüm ki?

11 yorum:

Adsız dedi ki...

üstteki ''içim kan ağlıyor ama gülüyorum'' diyerekten, palyaçoluğa gönderme yapıyor sanki ? ve evet tahminim, siz üstteki misiniz ? nick seçiminizi etkileyen bir fotoğraf mı ?

not: anonimim ben :)

S. P. dedi ki...

Yok yok üsttekinin içi kan falan ağlamıyor. :)
Üstteki babasına çok düşkünmüş ve yanından gidince ağlarmış hemen.

ve evet üstteki benim. Nick seçimi ise bir şiyirimden ortaya çıktı. Yazmıştım sildim, onu bile çaldılar.

Hoşgeldin anonim diyeyim, olmuyor böyle. ;:)

Adsız dedi ki...

ruh halini tutturamasam da, en azından doğru olanı seçmişim :)

hoşbulduk :)

S. P. dedi ki...

Ruh hali 46 bin kere değişken. :))
hiç tutmaz birbirini tutturmam zaten.

de ben halen meraklardayım bilesin. :)

Adsız dedi ki...

tek düze bir ruh hali tehlikelidir zaten. sınırları olur. dolayısıyla da ayrılıklara gebedir.

sınırları sevmiyoruz :)

S. P. dedi ki...

aklıma bir şeyler geldi de susucam :) yani bu anonimliğin hakkında.

insan kendi çizdiği sınırlarda yaşamalı di mi?
yoksa ne anlamı var özgürlüğün.

Adsız dedi ki...

buyrun sorun :)

aslında çizmemeli. yani sınır çizmek zorunda kalmak da kötüdür. birilerinden zarar görüldüğünün, birilerinden kaçıldığının göstergesidir.

ama başkalarının çizdiği sınırlarda yaşamaktan daha iyi olduğu da aşikar.

en güzeli sınırsız yaşamak. illa bir sınır olacaksa da, kendimizin çizdiği bir sınır olsun :)

S. P. dedi ki...

Adsız adsız nereye kadar, tek sorun/m bu :)

cevap ortadaki cümlende gizli.

''ama başkalarının çizdiği sınırlarda yaşamaktan daha iyi olduğu da aşikar.''

Adsız dedi ki...

eğer ''sorun'' ise bir daha yazmam :)

S. P. dedi ki...

haha ne sorunu. Sadece merak ettim seni. Keyfine bak. :) asıl yazmazsan sorun olur. :))

Öyle cee yapıp kaçan yaramaz çocuklar gibi. :=)

Adsız dedi ki...

çok tuhaf mizacınız var sayın palyanço üzgün dilim ama mizacım böyle doingg. yahu her satırda hüzün ahahahah derken ühühühühü diye ağlamak gibi dumur halller yaşatıyorsunuz. okur trombolinde gibi dengesizleşiyor kah aşağı kah yukarı. başkasının hüznünde ciddiyim aklıma zeki mürenin "bir gülü sevdim" şarkısı gelir aklıma. taş bastım kan ağlayan bağrıma istemem kimse gelmesin yanıma dertttttliyiiiiimm derttttttliiiiii

bkz.sapıttım

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com