12 Ocak 2012 Perşembe

He

Napıyoruz, napıyorum, noluyor lan dediğiniz oluyor mu? Herhangi bir şeyi yaparken nedenini sorgulayıp, saçmalığının farkına vardığınız? Uzun zamandır oluyor bu bana. Hele bu sıralar fazlasıyla.

Bir an durup kendi kendime diyorum ki; ''Ne yapıyorsun palyaço'' O an etrafıma bakınıyorum. ''Burada ne yapıyorsun'' diye bir soru daha tetikliyor cevaplayamadığım ilk soruyu. Hiçbirinin cevabı yok. Biraz önce yaklaşık olarak 3 dakika önce yani yazıya başlamadan aynı sorunun bir farklısını sordum. 'Ne yapıyorsun?' yok bir cevap yok. Sadece saçmalığının ve bunu yapmak istemediğimin farkındayım. Hani sigaranın zararını bilirsin, buna rağmen içersin ya. Ama yok böyle bir şey değil, diğer taraftan seni rahatlattığını düşünüyorsun. Bu ise rahatlatmıyor sadece ve sadece sıkıyor, bunaltıyor, daraltıyor. Yıllarca aynı rutini yaşayıp, geçmişe baktığında keşke diye bir pişmanlık duyarsın ya. O pişmanlığı yaşamak istemeyip, bile bile yaşamak. Sıkışıp kalmak mı dersin? Neyse daraldım bak yine.

Artık sigara alırken 2-3 paket alıyorum yetmeyecek korkusuyla. Öyle çok içiyorum ki. Birini yakıp birini söndürmesem bile gözümü kapatmadan ardı ardına 2 tane yakıp açtığımda 2 daha tane yakıyorum. Anlayacağın durum vahim. Şu an bir tane daha yakacağım. Saydım, akşam 19'dan bu yana 1 paket bitmiş bile. Üzülme yedek paket cebimde.  Alt metine inersen yarasalaştım iyice. Bazen öyle bir dalıyorum ki, gözlüğümün camının tozlandığını bile fark etmiyorum.

'Bazen öyle yalnız kalır ki insan, baktığı bütün resimler onunla konuşmaya başlar.''

Biraz önce yazmışım.

Bugün bildiğin bir öküzlük yapıp telefonu ''he'' diye açtım. Normalde ya 'Efendim' ya da 'Alo' diye açarım. Kayıtlı olmayan bir numara, ben rüyanın en boktan yerindeyim. Gerçek hayatta karşılaşmak istemeyeceğin bir manzara, fakat karşılaşıyorsun günün birinde. Rüyanın etkisi devam ederken telefonu açtım uykulu gözlerle ve hee dedim. Lan palyaço ne heesi neyin heeesi. Bir güzel fırça yedim karşı taraftan. Fırçanın darbeleriyle kendime geldim. ''Buyur abi'' dedim. Abi de cidden buyuran bir abi, büyüktür gözümde, iyidir kısaca.

Bir de şey var.

Ne yaparsan yap geçmiyor. Geçen tek şey; zaman tek başına geçirdiğin ve tek başına geçireceğini bildiğin.

Twitter özlü sözlerinden bir tanesini okudum şimdi, hoşuma gitti. Haklılık payı var fazlasıyla.

''Sohbet edebildiğin biriyle hayat kurulmalı.  Zaman geçer, aşk biter, güzellik gider, yataklar ayrılır geriye cam önünde sohbet kalır.''

İnsanlar konuştuğundan ve anlaşamadığından değil, konuşamadığından anlaşamıyor.
Birbirlerine sordukları yok fikirlerini. Anlamaya çalışmak en zoru. Çünkü onun verdiği anlamı veremeyeceksin asla. Oluruna bırakmak en güzeli. Bırakacaksın, canı öyle istiyor diyeceksin. Hatta ona ayak uyduracaksın. Sohbet edemediğin, konuşamadığın insanla neyi paylaşacaksın ki? Sinemaya gitmek, içmek, eğlenmek, seks, hepsi bir yere kadar. Bitiyor, bitecek. Her gün bunları yapmayacağın besbelli. Geriye kalan ne. Koca bir sessizlik. Hayata bakışımız farklıymış. Siz birbirinizin hayata nasıl baktığını biliyor muydunuz?
Hiç konuşmadınız ki bunu. Hiç paylaşmadınız birbirinizi. Paylaşılan şey bambaşkaydı.

Bir insanla evlenmeyi istemek uzun bir yol arkadaşı seçmektir kendine. O uzun yolda her şey çıkabilir karşına ve bunlara rağmen onun yanında olabilmek mesele. Onun da senin yanında olabilmesi. Kendiniz dahil her şeyi konuşabileceğiniz birini seçin yoksa çok yanlış olur yaptığınız seçim.

Hiç yorum yok:

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com