26 Mart 2011 Cumartesi

Alışkanlık


Ben bu adamla oturup iki kadeh içmek isterdim ya da anlat derdim. Tanımadan tanımak nasıl bir şey bana da öğret derdim. Yıllar öncesi onu ilk dinlemeye başladığım zamanlar. Evet, dinlemeye başladığım zamanlar. Kendi sesinden şiirlerini okuduğu bir kaseti vardı ve gecenin bir yarısı uyumudan önce ninni niyetine dinlerdim. Onu okudukça kendime hadi oradan palyaço diyorum ve hadiliyorum buradan, gel de hadileme. Gel de sevme. Bu adamla iki şey üzerine inancımız aynı. Bir tanesi şu;
''Aşkın karşılık beklemeden sevmek olduğuna inanıyorum.''

Sevdiğin insandan bir karşılık bekliyorsan ya da ondan bir karşılık bekleyerek seviyorsan hiç sevme. Ya da ona katlanıyorsan ve bu katlanmalara rağmen seviyorsan katlanma. Seven insan katlanmaz. Seven insan ancak sevdiğine katlanır kat kat soğukta.(çok bişi yaptı, ukala. palyaço burada kendine sesleniyor.)

''Nelerine katlandım ben senin, saçımı süpürge ettim, varımı yoğumu harcadım senin için.''

dediysen, demeyi aklının ucundan geçiriyorsan ardına bakmadan çek git. Çünkü, ardında kocaman bir hiç duruyor senin için. Bir hiç uğruna değmez gözyaşına.
Neyse konu dağılmasın, paylaşmak istedim yalnızlığın köründe. Alışkanlık ya da tutku. Ümit Yaşar alışkanlık demiş ben tutku diyorum. Çünkü, bana göre insan alışkanlıklarından vazgeçebiliyor ama tutkularından asla.


''Gitgide alışıyorum sana, hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz. ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin. yanımda olduğun zamanlar sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun. durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan. alışkanlıklar daima korkutur beni, düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim, kendimi, kendime alıştıramadım yıllardır fakat şimdi sana alışıyorum. alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor. yalnız içimde garip bir korku var. sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum. bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini, daha değerlisini verememekten korkuyorum. bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum.

Oysaki her zaman ve günün her saatinde yanında olmalıyım senin. bana alışmış olmaktan
pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı. bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni, uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim. "bana alış" demeyeceğim... nasıl olsa alışacaksın bir gün. şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin, o zaman en güzeli görecek bende! alışkanlığınla, sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden! ilk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum. ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi. kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım. bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum. oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu, kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum. asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor. sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım. sevginle bir aynayım şimdi. bana bakanlar baştanbaşa
seni görecekler içimde. bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun? aynı kadehte karışmış iki içkiyiz. iki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan. her yerde iki olduğumuz için bir bütün haline geliyoruz durmadan.

Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni. durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden. saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor, kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri. teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum, boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık. seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum. beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun. bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz, bir gün bulutların üstünde uzun süren bir baygınlık sonrasının, o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim. bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman, seninle vardığım yüksekliğe erişemez.

Açılmış bütün kuyuların derinliği içimde seni bulduğum yer kadar derin değil. alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi. emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz. korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde. özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu. alev almayan bir yerimiz kalmadı. alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor. hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık. nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum. bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek. önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde bizden güçlüsü olmayacak! en mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle
bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır. geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık.''

Ümit Yaşar Oğuzcan.

Hiç yorum yok:

Kısaca

Fotoğrafım
Email: sivilpalyanco@gmail.com